10 Nisan 2013 Çarşamba


22. Hafta; Minik,tatlı  kıpırtılar ve Zor bela bir nefes....

Evet detaylı ultrasonda minişimin gayet sağlıklı olduğunu gördükten sonra hem bunu kutlamak ve hem de özlem gidermek için annemlerin yanına farklı bir şehre geldim. Bu nedenle de 21. haftada yazmaya vakit bulamadım.

Detaylı ultrason sayesinde bebeğimi doya doya yarım saat görebildim.


Şimdi, genelde 20. ve 24. haftada yapılan bu detaylı ultrason hakkında size deneyimlerimi aktarmak isterim.

Gebeliğimi ilk öğrendiğimden ve ultrasonda keseyi gördüğümden bu yana, bu ultrasonun doktorlar tarafından nasıl yorumlandığını hep merak etmişimdir.  Tamam, gebelik ilerledikçe bebeğin formunu tanıyabiliyoruz ama bu siyahlı grili görüntülerden bebeğin organlarını nasıl anlayabiliyorlar çözemedim açıkçası :)

Her neyse, detaylı ultrasonda aslında ultrasonda bebeğin tüm organların bakılarak elbetteki bu görüntüler uzman bir doktor tarafından yorumlanıyor. Bebeğin tüm organları yerli yerinde, anneden plesantaya geçen ve bebeği besleyen kan akışı da yeterli yoğunlukta ise bebeğinizin şu aşamada sağlıklı olduğu  haberini alarak mutlu mutlu 6. ayınıza geçiş yapıyorsunuz.

Zor Bela Bir Nefes

Bu hafta gerçekten en zorlandığım şey nefes almaktı. Özellikle yürürken ve uyurken çok zorlandım Yapı olarak telaşlı biri olduğum için özellikle geceleri uykudan uyanıyorum. Nefes alamadığımı hissettiğim zaman da
paniklemeye başlıyorum. Bir kaç nefes egzersizi, pencere açılarak alınan temiz havadan sonra kendime geliyorum. Ama sonra, bebeğime oksijen gitmemiş olabilir mi acaba diye vesveleniyorum. Gebelikte panik atak ile ilgili bir kaç şey okumuştum, bu dönem böyle bir rahatsızlığın olması için oldukça uygun bir dönemmiş maalesef. Bununla nasıl baş edebileceğimi doktora danışacağım. Şimdilik nefes egzersizleri işe yarıyor.

Ve insanlığın baş belası; Şeker

Şekere küçüklüğümden bu yana hep düşkünlüğüm vardır. Severim çikolatayı ve şeker ile unun bir araya gelişini :) Bugüne kadar da diyetler, diyetten sapılarak alınan kilolar sonra tekrar verilenler şeklinde hayatımı sürdürüyordum ki.... Gebelikte fazla çikolata ve şeker nedeniyle son bir ayda 4 kilo almışım. Doktorumla birlikte ne kadar ayıpladım kendimi bilemezsiniz.  Ve hemen şekeri kestim; sağolsun annemin de sağlıklı yaşam felsefesi ve muhteşem sebze yemekleriyle sadece 4 günde  2 kiloyu verdim.  Böylece ayda bir kilo hedefine geri dönmüş oldum. Kesinlikle şeker yemeyi düşünmüyorum ne gebelikte ne de sonrasında. 

Minik tatlı bir kıpırtı hissettim

Bugün ilk defa otururken ayağa kalktığım sırada sağ tarafımda hafif bir kıpırtı ve gıdıklanma hissettim. Ve o an bir kahkaha attım çünkü çok tatlı bir gıdıklanmaydı.  Miniğimin bu ilk hareketini hissetmek beni çok mutlu etti. Her kadının bu hissi yaşamasını gerçekten çok isterim.

Bebeğim bu hafta yaklaşık 500 gr. oldu. Kaşlarını çatabiliyor çünkü artık kaşları var. Tırnaklar artık parmak uçları kaplamaktadır. Kolları ve bacakları uzadığı için ellerini kollarını daha hızlı oynatmakta, ellerini daha hızlı kapatıp açmaktadır.




28 Mart 2013 Perşembe


Ve 20. Hafta bitiyorrrrr!!!

Evet gebeliğimin bu hafta itibariyle yarısına geldim. Bu süre içinde;
  • Kimi zaman doymak bilmez bir iştah,
  • Ve sonucunda toplam 7 kilo,
  • Kronik bir yorgunluk hali,
  • Yemeklerden hemen sonra acayip bir mide yanması,
  • Kocaman ve şiş ayak ve eller,
  • Artık büyüyen bir karın,
  • Şişman değil hamile olduğumu gösterme amaçlı olarak üzerinde komik bebek resimlerinin olduğu tişörtler,
  • İnce saç telleri,
  • Dengesiz bir ruh hali, sahip olduklarım.
Bunlar sadece 4 ay sonra bebeğime kavuşmanın şu ana kadar olan bedelleri olduğundan bunlarla yaşamaktan bazen şikayet etsem de genel olarak mutlu olduğumu söylemek isterim. 

Kimi zaman, özellikle en yakınımda olan eşimden işlerinin yoğunluğu sebebiyle ilgi görmediğimde çok üzülüp ağlama krizlerine girsem de, bunun geçici bir süreç olduğunu, bir bebek sahibi olacağımı düşünüp eski ruh halime dönmeyi başarıyorum.

Hormonlar bize karşı zalim bu dönemde....

Gebelik döneminde yeni bir yaşam şekline uyum çabasından kaynaklanan stress huzursuz ve mutsuz hale getirebiliyor. Bu dönemde yükselen hormon seviyeleri depresyona yol açabilir; mutsuzluk, alınganlık,kaygı, stres ve takıntılar görülebilir. Anne adayları  ya bebeğime bir şey olursa ya ona zarar verirsem gibi endişeler taşırlar.Çalışan anneler kariyerleri ile ilgili endişe duymaya başlayabilirler. Bir bebeğe sahip olmanın hayatlarındaki bir çok şeyin sonu olduğunu düşünebilirler. 

Ben de aynı duyguları yaşıyorum. Elbette depresyonda değilim, ancak ruh halim dalgalı diyebilirim. İlk 3 ay daha şiddetliydi. Ben ve eşim her ne kadar hamileliği istesek de özellikle ben iş değişikliği yapmayı planladığım için bir ya da bir buçuk yıl sonra bu süreci yaşamak istiyordum. Yeni işime başlamama tam bir hafta kala hamile olduğumu öğrenince bir anda kendimi evde buldum. Bunun burukluğumu yaşıyorum. Kariyer ve çocuğa maddi açıdan da yetememe endişesi gizli saklı duruyor bir yerlerde.... Elbette üniversiteden beri sürekli çalışmış bir kadın olarak evde oturuyor olmaktan da sıkılıyorum.  Bütün arkadaşlarımda tüm gün çalıştıkları için ve eşimin de bir reklamcı olarak işi başından aşkın olduğundan kendimi yalnız hissettiğim anlar çok oluyor.İlk 3 ay gerçekten buna adapte olamadım. Yavaş yavaş zamanımı efektif kullanarak en azından yapmak istediğim şeyleri bu döneme sığdırmaya çalışıyorum.
Yaklaşık iki yıldır sürünen romanımı bitirmek ve Fransızca öğrenmek gibi...
Bu iki hedefi tutturmak için ciddi anlamda kanalize olmam gerekiyor farkındayım genel olarak da yapıyorum ama bazı günler hem fiziksel olarak yorgunluğum hem de psikolojik olarak kendimi kötü hissettiğimden kimi zaman kaytarmış oluyorum.
Bu da özellikle yazmayı seven benim için sanki görevimi yapmamışım gibi bir suçluluk duygusu duymama neden oluyor.
Ama inanın böyle dengesiz hormon seviyeleri döneminde konsantre olduğunuzda çok güzel yazabiliyorsunuz :)

Gelgelelim bebişeeee.....

Bebişim yaklaşık olarak  14-16 cm ve 250-300 gr oldu. Bu haftadan itibaren 5 yaşına kadar olacak beyin gelişimi başladı. Bu yüzden bolca balık, ceviz ve yeşil yapraklı sebzeler yeme zamanıdır. Artık koku, tat, işitme ve dokunma duyuları oldukça aktif. 
Dışardan gelen sesleri duyup kimi zaman korkabiliyormuş miniğim :(
Işığa karşıda duyarlılığı artmış durumda.
Ve hareketleri hızlanmış ve bu hareketlerin şiddeti de artmış.
Geçen hafta yazdığım gibi, arada bir tekme atışı gibi bir hareketle sarsılsam da henüz emin değilim hanımlar. Bu nedenle bu hafta bu duyguyu net olarak tarif edemeyeceğim.



21 Mart 2013 Perşembe

Hamileyken hep merak ettiğimiz şey; uslu bir bebeğim olacak mı?

Bir düşünün; gece gündüz hiç uyumadan avazı çıktığı kadar ağlayıp bağıran hem kendi perişan olan hem de anne başta olmak üzere tüm ev halkını perişan eden bir bebek.
Çok zor olsa gerek.

Ancak bu durum, tahmin edildiği gibi bebeğin karakterinden değil aksine İnfantil Kolik denilen melet bir hastalıktan kaynaklanıyor olabilir.

Peki nedir bu İnfantil Kolik?

İnfantik Kolik, süt çocukluğu dediğimiz döneminde sıkça görülen ve neden olduğu konusunda net bir teşhis koyulmamış bir sendromdur. 0-3 aylık bebeklerde olan en az 3 hafta süreli ve haftada 3 günden günde ise 3 saatten fazla sebepsiz yere ağlama nöbetleridir. Görülme sıklığı % 10 ile %40 arasında bir oranda değişmektedir. Huzursuzluk ve ağlama nöbetleri günün belli saatlerinde olacağı gibi genellikle öğleden sonra ve akşam saatlerinde yoğunlaşır.Bebeklerin %50'ye yakınında belirtiler 3 ay içinde kaybolurken, % 40'ında 6. aya, % 10'nunda bir yaşına kadar sürebilmektedir.
Bu sendromun kesin nedeni belli olmasa bile; annenin beslenmesindeki inek sütü, lahana, karnıbahar, turunçgiller, çikolata ve kahve gibi gıdaların kullanılmasının infalik kolit'i artırdığı sanılmaktadır. Ayrıca, sigara kullanımının da bu anlamda bir etkisi olabileceği gibi zaten gebelikte ve emzirme döneminde sigaranın bebek üzerindeki zararlarını  gayet iyi biliyoruz.

Ve en önemlisi annenin yaşadığı stres!! Bebekler henüz gelişmemiş nörolojik sistemleri nedeniyle ağrı duyusuna karşı daha duyarlıdırlar ve bağırsak gerilmelerinde daha fazla tepki vermektedirler. Bu nedenle, gebelik döneminde stres yaşayan, gergin bir ruh halinde olan annelerin bebeklerinde de bu sendroma sıkça rastlanmıştır. 

Bu bilgiler ışığında yapmamız gerekenler;

  • Hamilelik döneminde beslenmemize dikkat etmemiz. Kahve, çikolata gibi kafein içerikli gıdaları dozunda tüketmek
  • Ne hamilelik döneminde ne de sonrasında asla sigara içmemek,
  • Gebelikte karın kısmının sıcak tutulması, soğuğa maruz kalmamasına özen göstermek de önemli olabilir. 
  • Hamilelik döneminde (hormonlardan dolayı) zor olsa da konu ne olursa olsun gergin ve stresli olmamak,  bu negatif duyguları hissettiğimiz zaman bebeğimizi düşünerek ruh halimizi düzeltmek,

Her gün banyo ve güzel bir masaj....

Özellikle İnfalit Kolik sendromu olan bebeklerin loş bir ortamda uyuması önemlidir. Bu sancılar sırasında, bebeğin hafifçe sallanması,ninni söylenmesi ya da rahatlatıcı bir müzik dinletilmesi bebeği rahatlatabilir. 
Rezene, anason, nane çayları da çözüm olabilir.


Ayrıca her akşam uyumadan önce yapılan ılık bir banyo ve karnına saat yönünde yapılan masaj da hem rahatlamasını hem de daha sağlıklı bir uyku çekmesine yardımcı olacaktır.


18 Mart 2013 Pazartesi

19. Hafta; tüm duyularımla  bir işaret bekliyorummm...

Ve 19. haftaya girdik; hafta hesabını bırakıp ay hesabından bakarsak  bu hafta 5. ay'a girmiş bulunmaktayım.


Gebelik kıyafetlerine tümüyle artık geçtim. Eski kıyafetler seneye görüşmek üzere dolaplara kaldırılmayı bekliyor. Ancak, ben nedendir bilmiyorum enerji konusunda çok zorlanmaktayım. Gebelikten önce de enerji deposu olduğum söylenemezdi ama özellikle iki haftadır sanıyorum geceleri ya tuvalete çıkmak için  ya da el ve ayaklarımda sızı hissettiğim için ya da kabus gördüğüm için sık sık uyandığımdan  gündüzleri gündelik işlerimi bitirmek için yeterli enerji bulamıyorum. Ve tavşan uykusu gibi  gün içinde uyurken en ufacık bir ses duyduğumda hemen uyanıyorum ve sonrasında uykuya tekrar geçmem çok zamanımı alıyor. Galiba, gebelikte yaşanan bu uyku sorunları doğumdan sonra gece kalkmalar için şimdiden beni alıştırmaya başlıyor. Biraz erken olmaya başladığını düşünüyorum; bir kaç ay daha güzelce uyusaydım keşke...
Bu enerji düşüklüğünü düzeltmek için ben de kahvaltıda bolca bal ve ceviz yemeye başlamadım. Hala devam ederse, tabi ki 21. haftadaki detaylı ultrason muayenesinde doktoruma danışacağım.

Gelelim gebelik kıyafetlerine.... İtiraf etmek gerekirse, Türkiye'de olan hiç bir markayı sevemedim. Yurt dışına da bu aralar çıkma şansım olmadığı için maalesef buradakilerden bir seçim yapmak zorunda kaldım.

Öncelikle mevsimin bahar olması da göz önüne alındığında likralı, uzun ya da kısa kollu üzerinde esprili resimlerin yer aldığı tişörtlerin gerçekten kurtarıcı olduğu kadar hoş göründüğünü düşünüyorum. Ayrıca, göbeğinizi ortaya çıkardığı için dışarıda insanlar sizin kilolu değil de hamile olduğunuzu bir bakışta anlayabiliyor ki bence bu moral açısından önemli.
Eğer boyunuz uzunsa jean salopetler de hamilelere çok yakışıyor. 

Havalar daha da ısındıkça giyebileceğimiz askılı ve straplez hamile elbiselerinin de çok şık olacağını düşünüyorum. Üstelik, ayaklarımızın şişmesiyle içine bir türlü giremediğimiz babetlerin yerini alan sandalet ve terlikler de kötü gün dostlarımız olacaktır. 



Bebeğime gelince ise;
Bu haftadan itibaren keratadan sadece tekmesini hissetmeyi  dört gözle bekliyor oldum.
Artık hareketlerini hissedebileceğim haftalara girdiğim için bu hissi yaşamak için sabırsızlanıyorum. Bazıları kelebek kıpırtısı gibi dese de bazıları bildiğim kendi ölçülerine göre şiddetli sayılabilecek bir tekme diyorlar. Ve bu hissiyattan bebeğin ne kadar hareketli ve enerjik olacağını da öngörebileceğimizi söylüyorlar. Bakalım, bu his nasıl bir şey olacak? Sizlerle de paylaşacağım.
Hadi oğlum; anneciğin heyecanla bekliyor ilk tekmeni. Annelik böyle garip isteklerin olduğu bir şey olsa gerek :)

12 Mart 2013 Salı

18.Hafta derken 4. Ay'ı bitiriyoruz!

Hamileliğimi ilk öğrendiğimde bebeğim henüz 6 haftalıktı. Bu sürecin en fazla 41 hafta süreceğini öğrendiğimde, bebeğimi kucağıma almak için çok fazla bekleyeceğimi düşünmüştüm.Gerçekten de , ilk 10 hafta çok zor geçmişti. Sonrasında ise nasıl geçtiği anlamadım.
Sanırım durumu kabulleniyorsunuz ve bir süre sonra anne olacağınız fikrine alıştığınız için düşüncelerinizi sadece bebek sahibi olacağınıza sabitlemiyorsunuz.


Cinsiyet belli olunca hazırlıklar tabi ki başladı. Zıbınları, hastane çıkış setlerini, bereleri,minicik eldiven ve çorapları oğlum için büyük bir özenle seçerken yaşadığım mutluluk anlatılmaz değil sadece yaşanır cinsten. Yaklaşık 5-6 yıldır hem çok daha hesaplı olduğu için hem de çok daha fazla çeşide aynı anda ulaştığım için internetten alışveriş yapmaktan keyif almaktayım. Bebeğimin kıyafetleri için de etrafımdaki insanların da oldukça memnun kaldığı "Butikbebe" ve "Unnado" gibi alışveriş sitelerini size de önerebilirim.

Yine, her zaman takip ettiğim "Markafoni" çocuk bölümünde de iyi markaların indirimli kampanyalarını da kaçırmamaya çalışıyorum. Sonuçta elbette hepimiz bebeğimizin şık olmasını, Onu (bebekken fark etmeyecek olsa da) güzel güzel giydirip fotoğraflarını çekip ilerde O'na büyük bir gururla göstermek istiyoruz. Ama, eskilerin söylediği gibi "çocuğun yediği helal, giydiği haram." Yani, çok kısa bir süre giyeceği kıyafetler için de çok fazla para vermemiz aile ekonomimiz açısından önemli. Bu nedenle indirim ve kampanya bizim için bulunmaz bir nimet. Hem emek harcayıp araştırıp aldığınızda kendinizi daha iyi hissediyorsunuz emin olun!

Hazırlıklar elbetteki keyifle doğuma kadar devam edecek.
18. hafta hem bebeğin gelişimi hem de anne için önemli haftalardan biri. 



Öncelikle, bebeğin beyin gelişimi bu haftalarda oldukça hızlanmış durumda. Bu nedenle de omega ve kalsiyum kaynakları balık, yeşil yapraklı sebzeler, kırmızı et ve özellikle cevizi bolca tüketmemiz gerekiyor. 

Bebeğimiz bu haftada kendine uygun bir uyku pozisyonu seçtiği gibi artık ara ara uyuyup uyanmaktadır. Ve bence en tatlısı parmağını emmeye başlaması. Bazı bebekler anne karnında baş parmaklarını fazlasıyla emdikleri için bu parmaklarının etrafı kabarcık olmuş şekilde doğarlarmış. Çok sevimli değil mi :)




Biz annelerde ise iştah ve kilo artışı hızlanmakla beraber kendi açımdan söyleyeyim, hareketlerimde ağırlaşma başlamış bulunmakta. Bel ve sırt ağrıları hissetmekle beraber, başladığım yürüyüşlerle bunun azalacağına inanmaktayım. Ve bu aralar en fazla hissettiğim sıkıntılardan biri burun tıkanıklığı ki bunun da nedeni; artan östrojen hormonu ve kan volümüne bağlı basınç nedeniyle burnun içindeki etlerin şişmesiymiş. Size tavsiyem ki bana doktorumun da tavsiyesi eczanelerde de satılan doğal okyanus ya da deniz suyu spreylerinin kullanılması. Elbette, siz de doktorunuza danışmadan bilmediğiniz ilaçları özellikle de gebelik döneminde sakın kullanmayın. 



























8 Mart 2013 Cuma

Şiddet ve İstismara Uğrayan Tüm Kadınlar İçin

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne uygun olarak İstanbul'da bugün hava çok güzel.
Tüm kadınların bu özel günü kutlu olsun.
Bence Sevgililer Günü, Yeni Yıl hatta  doğum günü, evlilik yıl dönümü gibi artık kapitalist dünyaya hizmet eden özel günler bir yana 8 Mart Dünya Kadınlar günü her anlamda çok özel ve özellikle kadın cinayetlerinin artık canımıza tak ettiği şu günlerde oldukça anlamlı.

Neden bu anlamlı gün 8 Mart'ta kutlanmakta?

8 Mart 1857 yılında New York'da yaklaşık 40 bin dokuma işçisi daha iyi koşullarda çalışma talepleri için bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin sert müdahalesi ve işçileri fabrikaya kilitledikten sonra çıkan yangında çığu kadın 129 kişi can verdi. Kadın işçilerin katledilişi nedeniyle, 1910 yılında Kopenhag'da toplanan Uluslararası Sostalist Kadınlar Konferansı'nda 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirlendi.
1975 yılında da, BM tarafından Dünya Kadınlar Günü ilan edildi.




Şüphesiz kadın olmak daha fazla fiziksel ve ruhsal istismara açık olmak anlamına geldiği için zor. Eğitimli olmak, iş sahibi ve kendi ayakları üzerinde duruyor olmak tabi ki bir korunak. Ancak şiddet ve istismar olduğu sürece tümüyle korunaklı olmak imkansız görünüyor.


Her gün gazetelerden tanık olduğum kadın cinayetleri ve özellikle şu an Hindistan'da gündemde olan kadın tecavüzleri haberleri gerçekten çok canımı yakıyor.
Ülkemdeki kadın cinayetleri konusunda hiç kimsenin üzerine düşeni hakkıyla yapmadığını düşünüyorum. Özellikle, ataerkil, muhafazakar ve iki bacak arasındaki namusu her şeyin üzerinde tutan mantalitenin güç kazanması nedeniyle bırakın cinayetlerin durmasını sayısındaki artışın durabileceğini dahi düşünmüyorum. Tüm bu kamu spotlarının, protestoların, direnişlerin de bir çözüm olacağını sanmıyorum.
Belki fazla karamsarım, bu konuda bana kızabilirsiniz.
Ama, karısını ya da hayatındaki kadını öldüren erkeklerin ne idam ne ömür boyu hapis gibi cezai yaptırımlarla buna son vermeyecektir. 
Çünkü sözde namus temizlemek sonunda nasıl bir ceza olursa olsun mübah. 
Çünkü,  namusunu temizlemeyen erkeğin, yaşadığı toplumda barınması imkansız.
Çünkü, kadın gördüğü şiddete dayanamayıp boşanmak istediğinde ailesi de dahil herkes karşısındadır.
Çünkü, devletin koruma altına aldığı kadınlar yeterince korunmadığı için en ufak bir ihmalkarlıkta öldürülmektedir.
Çünkü, bizim yasalarımız mağdurların, mağdurlukları kanıtlanıncaya yani öldürülünceye kadar işlemez. Ve bu yasaların düzenlenmesi yılları alır. Ama vergi ya da devlete rant getirecek bir mevzu hakkında TBMM'den hemen hatta anında yasa çıkabilir. 

Çünkü, biz Türk kadınları kadına değer veren erkek çocukları yetiştiremedik. 
Maskülenliği, şiddeti destekleyen bir mantalitenin kurbanları olarak aynı bakış açısıyla erkek çocuk büyüttük. Erkek çocuğumuz, çapkın olup kadınları değersizleştirdiğinde gülüp böbürlendik.  
Kız çocuğumuza kurallar koyarken erkek çocuğumuzu denetimsiz bir şekilde özgürleştirdik, şımartarak büyüttük. Erkek çocuk doğuramayan kadınları aşağı gördük. 

Bu liste çok uzar. Eminim benimle aynı fikirde olan kadınların da söyleyecekleri çok şey vardır.
Bir erkek annesi adayı olarak ama ondan önce bir kadın olarak, tüm şiddet gören, öldürülen, tecavüze uğrayan, istismar edilen kadınların fiziksel olarak hepsine gücüm yetmese de kalben destekçileriyim.

Onlar için her zaman dua ediyor olacağım. 
Tekrar kadınlar gününüz kutlu olsun.

4 Mart 2013 Pazartesi

17. Haftanın Mutlu Haberi


Cumartesi günü öğrendik ki bir oğlumuz olacak....
O günden bu yana da aile, arkadaş toplantısı derken hafta sonunun nasıl geçtiğini anlamadım.

Şüphesiz bebeğin cinsiyetini öğrenmek O'nu biraz daha net hayal etmemize, isim çalışmalarına yoğunlaşmamıza ve alacağınız her şeyin rengine ve tarzını daha kolay seçmemize yardımcı olacak.Ha bir de artık erkek olduğunu bildiğim için, miniğime "oğluşum" olarak seslenebiliyorum ve bu beni ciddi anlamda mutlu ediyor.

Gebeliğin 17. haftasındayım ve şüphesiz bulantılarım azaldığı için kendimi daha iyi hissediyorum.Dün baya kalabalık bir arkadaş grubumuzu brunch için evde ağırladım.Ve eskisine oranla çok daha çabuk  yorulduğumu özellikle gece yatarken ağrıyan bacaklarımdan ve belimden anladım.Bugün de maalesef bu yorgunluk devam etti. Anladım ki, her ne kadar misafir ağırlamayı çok sevsem de bundan sonraki 5 ay boyunca benim misafir olmam gerekiyor. Ve beden yorgunluğuyla birlikte bugün itibariyle kafamı da toparlayıp bitirmem gereken yazıları yazmakta konsantrasyon problemi yaşamaya başlamış oldum.İşim yazarlık olduğundan sanıyorum önümüzdeki bu 5 ay benim için oldukça zorlu geçecek.

Her neyse, her türlü zorluğa rağmen içim kıpır, kıpır... Günlerin hızlıca geçmesini istemekle birlikte, bir an önce oğlumu kucağıma alacağım günü iple çekiyorum.
Doktor kontrolüm sırasında, şimdiye kadar her ay bir kilo aldığımı ölçümledik ki olması gereken sınırlarda ilerlemek beni sevindirdi. Sadece 6 aydan sonra bir çok hamileden duyduğum ve gördüğüm kadarıyla daha fazla kilo alınmaya başlıyormuş. Doktorum ise bunun bünyeden bünyeye değişebileceğini söyledi.

Bu süreci yaşana anne adayları, tecrübelerinizi blogum'daki yorum kısmından benimle paylaşırsanız çok çok sevinirim.

1 Mart 2013 Cuma

Acemi Bir Annenin Güncesi


Merhaba,

Hamileliğimin 16. haftasında olmama rağmen gerek yoğun mide bulantıları, sinir, stres, "neler oluyor bedenime?", "peki bundan sonra neler olacak?" endişeleriyle geçen 4 ayın sonunda hep aklımda olan bu blog'u yazmaya henüz vakit bulabildim desem pek inanacağınızı sanmam :)
Ben 16 Aralık'ta hamile olduğumu öğrendiğimden bu yana kitaplığıma sığmayan gebelik ve annelik hakkındaki kitapların yanı sıra internetteki hemen hemen her bilgiyi, her yorumu okudum desem yeridir sanırım. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi bilemiyorum. Çünkü internette gördüğünüz her bilgi doğru bilgi olmadığı gibi sizi yanlış düşüncelere ve aksiyonlara da itebiliyor. Ancak, okumaktan hem çok keyif aldığım hem de çok şey öğrendiğim benim gibi hamile arkadaşlarımın deneyimlerini anlattıkları kişisel bloglar oldu. Diğer hamilelerin yaşadıklarını ve deneyimlediklerini öğrenmek bana yalnız olmadığımı hatırlattığından olsa gerek sanalda olsa bu etkileşim bana oldukça sıcak geldi.
Bu sebeple de umarım sizler de beni takip edersiniz, umarım bu blog'u interaktif bir şekilde sizinle bir arkadaşlık platformu haline getiririz.

Evet, hamileliğimi 16 Aralık'ta evde yaptığım idrar testi ile öğrendim; 19 Aralık'ta da ultrasonda kesenin görünmesiyle de süreç başlamış oldu.


Ben 33 yaşındayım tabi ki  günümüz modern toplumunundaki birçok kadın gibi üniversite, iş hayatı, kariyer gibi öncelikler nedeniyle bebek sahibi olmak için geç kaldım. Bebek sahibi olmaya karar verip, yaklaşık üç-dört ay sonra hamile olduğumu öğrendikten sonra eşimle birlikte hayatımız yön değiştirmeye başladı.

Maddi sorumluluklar daha da ağırlaştı ama çok çalışmak eskisi kadar batmıyor.Çünkü her şey minik bebeğimiz için...
Benim durumumdan dolayı özlememize rağmen içkili ve gece geç saatlere kadar süren arkadaş ortamlarına gidemiyoruz; olsun!
Eskisi gibi kendimizle değil doğmasını dört gözle beklediğimiz minik bebeğimizle meşgulüz. Sohbetimizin ana odağı o oldu. İsmi ne olacak? Kime benzeyecek? Vs.

Bu geçen dört ayın sonunda karnım bir hafta içinde bayağı fark edilecek şekilde büyüdü. 16. haftada olmama rağmen kimi zaman kasıklarımda bir yoğunluk ve baskı hissetmekteyim ki bu bebeğin hareketleri mi emin değilim. Yarın doktoruma soracağım.
Eskisine göre çok çabuk yorulmaya başladım; kısacık bir yürüyüşten sonra uzanmamla beraber hemencecik uykuya dalabiliyorum.
Ve şu an merakla beklediğimi şey; miniğimizin cinsiyeti... 13. haftaki 2'li testte doktor erkek olabileceğini söylemişti. Yarınki doktor randevusunda net olarak belli olacak ki içim içime sığmıyor diyebilirim.

Bu arada size bir tavsiye; hamilelik yorgunluğun ve halsizliğin fazlasıyla hissedildiği bir dönem biliyorsunuz. Bu dönemde özellikle sabah aç karnına içtiğim bir kaşık dut pekmezi çok iyi geldi. Özellikle emzirirken de bu vitamin deposu gıdanın çok iyi geleceğini hem doktorlar hem de eskiler ısrarla söylüyorlar.

Yarın yine yazacağım; anlatacak ve paylaşacak çok şey var!