8 Mart 2013 Cuma

Şiddet ve İstismara Uğrayan Tüm Kadınlar İçin

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne uygun olarak İstanbul'da bugün hava çok güzel.
Tüm kadınların bu özel günü kutlu olsun.
Bence Sevgililer Günü, Yeni Yıl hatta  doğum günü, evlilik yıl dönümü gibi artık kapitalist dünyaya hizmet eden özel günler bir yana 8 Mart Dünya Kadınlar günü her anlamda çok özel ve özellikle kadın cinayetlerinin artık canımıza tak ettiği şu günlerde oldukça anlamlı.

Neden bu anlamlı gün 8 Mart'ta kutlanmakta?

8 Mart 1857 yılında New York'da yaklaşık 40 bin dokuma işçisi daha iyi koşullarda çalışma talepleri için bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin sert müdahalesi ve işçileri fabrikaya kilitledikten sonra çıkan yangında çığu kadın 129 kişi can verdi. Kadın işçilerin katledilişi nedeniyle, 1910 yılında Kopenhag'da toplanan Uluslararası Sostalist Kadınlar Konferansı'nda 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirlendi.
1975 yılında da, BM tarafından Dünya Kadınlar Günü ilan edildi.




Şüphesiz kadın olmak daha fazla fiziksel ve ruhsal istismara açık olmak anlamına geldiği için zor. Eğitimli olmak, iş sahibi ve kendi ayakları üzerinde duruyor olmak tabi ki bir korunak. Ancak şiddet ve istismar olduğu sürece tümüyle korunaklı olmak imkansız görünüyor.


Her gün gazetelerden tanık olduğum kadın cinayetleri ve özellikle şu an Hindistan'da gündemde olan kadın tecavüzleri haberleri gerçekten çok canımı yakıyor.
Ülkemdeki kadın cinayetleri konusunda hiç kimsenin üzerine düşeni hakkıyla yapmadığını düşünüyorum. Özellikle, ataerkil, muhafazakar ve iki bacak arasındaki namusu her şeyin üzerinde tutan mantalitenin güç kazanması nedeniyle bırakın cinayetlerin durmasını sayısındaki artışın durabileceğini dahi düşünmüyorum. Tüm bu kamu spotlarının, protestoların, direnişlerin de bir çözüm olacağını sanmıyorum.
Belki fazla karamsarım, bu konuda bana kızabilirsiniz.
Ama, karısını ya da hayatındaki kadını öldüren erkeklerin ne idam ne ömür boyu hapis gibi cezai yaptırımlarla buna son vermeyecektir. 
Çünkü sözde namus temizlemek sonunda nasıl bir ceza olursa olsun mübah. 
Çünkü,  namusunu temizlemeyen erkeğin, yaşadığı toplumda barınması imkansız.
Çünkü, kadın gördüğü şiddete dayanamayıp boşanmak istediğinde ailesi de dahil herkes karşısındadır.
Çünkü, devletin koruma altına aldığı kadınlar yeterince korunmadığı için en ufak bir ihmalkarlıkta öldürülmektedir.
Çünkü, bizim yasalarımız mağdurların, mağdurlukları kanıtlanıncaya yani öldürülünceye kadar işlemez. Ve bu yasaların düzenlenmesi yılları alır. Ama vergi ya da devlete rant getirecek bir mevzu hakkında TBMM'den hemen hatta anında yasa çıkabilir. 

Çünkü, biz Türk kadınları kadına değer veren erkek çocukları yetiştiremedik. 
Maskülenliği, şiddeti destekleyen bir mantalitenin kurbanları olarak aynı bakış açısıyla erkek çocuk büyüttük. Erkek çocuğumuz, çapkın olup kadınları değersizleştirdiğinde gülüp böbürlendik.  
Kız çocuğumuza kurallar koyarken erkek çocuğumuzu denetimsiz bir şekilde özgürleştirdik, şımartarak büyüttük. Erkek çocuk doğuramayan kadınları aşağı gördük. 

Bu liste çok uzar. Eminim benimle aynı fikirde olan kadınların da söyleyecekleri çok şey vardır.
Bir erkek annesi adayı olarak ama ondan önce bir kadın olarak, tüm şiddet gören, öldürülen, tecavüze uğrayan, istismar edilen kadınların fiziksel olarak hepsine gücüm yetmese de kalben destekçileriyim.

Onlar için her zaman dua ediyor olacağım. 
Tekrar kadınlar gününüz kutlu olsun.

4 Mart 2013 Pazartesi

17. Haftanın Mutlu Haberi


Cumartesi günü öğrendik ki bir oğlumuz olacak....
O günden bu yana da aile, arkadaş toplantısı derken hafta sonunun nasıl geçtiğini anlamadım.

Şüphesiz bebeğin cinsiyetini öğrenmek O'nu biraz daha net hayal etmemize, isim çalışmalarına yoğunlaşmamıza ve alacağınız her şeyin rengine ve tarzını daha kolay seçmemize yardımcı olacak.Ha bir de artık erkek olduğunu bildiğim için, miniğime "oğluşum" olarak seslenebiliyorum ve bu beni ciddi anlamda mutlu ediyor.

Gebeliğin 17. haftasındayım ve şüphesiz bulantılarım azaldığı için kendimi daha iyi hissediyorum.Dün baya kalabalık bir arkadaş grubumuzu brunch için evde ağırladım.Ve eskisine oranla çok daha çabuk  yorulduğumu özellikle gece yatarken ağrıyan bacaklarımdan ve belimden anladım.Bugün de maalesef bu yorgunluk devam etti. Anladım ki, her ne kadar misafir ağırlamayı çok sevsem de bundan sonraki 5 ay boyunca benim misafir olmam gerekiyor. Ve beden yorgunluğuyla birlikte bugün itibariyle kafamı da toparlayıp bitirmem gereken yazıları yazmakta konsantrasyon problemi yaşamaya başlamış oldum.İşim yazarlık olduğundan sanıyorum önümüzdeki bu 5 ay benim için oldukça zorlu geçecek.

Her neyse, her türlü zorluğa rağmen içim kıpır, kıpır... Günlerin hızlıca geçmesini istemekle birlikte, bir an önce oğlumu kucağıma alacağım günü iple çekiyorum.
Doktor kontrolüm sırasında, şimdiye kadar her ay bir kilo aldığımı ölçümledik ki olması gereken sınırlarda ilerlemek beni sevindirdi. Sadece 6 aydan sonra bir çok hamileden duyduğum ve gördüğüm kadarıyla daha fazla kilo alınmaya başlıyormuş. Doktorum ise bunun bünyeden bünyeye değişebileceğini söyledi.

Bu süreci yaşana anne adayları, tecrübelerinizi blogum'daki yorum kısmından benimle paylaşırsanız çok çok sevinirim.